Son günlerde, aylarda, hatta son 3 yıldır limon gibi sıkıldığınızı mı hissediyorsunuz? Geçmişte yaşayıp, hallettiğinizi düşündüğünüz sorunlar farklı şekillere bürünüp dikildi mi karşınıza yine? Halsizlikten konuşmaya mecaliniz mi yok? Kalabalık ortamlara girmekten kaçınıyor, yalnızlığı mı tercih ediyorsunuz? Meditasyonlarınız sırasında odaklanmakta ve düşüncelerinizi yönlendirmekte zorluk mu çekiyorsunuz? Korkmayın! Depresyonda değilsiniz. Bedeniniz ve ruhunuz yeni bir boyuta uyarlanıyor.
Dünyada hiçbir şeyin insanoğlu kadar acelesi yoktur. Her şey bir süreç içerisinde gerçekleşir. Evrenin, Dünya’nın yaratılışı, ilk hayvanların, bitkilerin var oluşu, ilk insan, insanın beden yapısındaki değişimler ve insan bilincindeki değişimler, bugüne gelene kadar milyonlarca yılı ve tecrübeyi sırtına yüklemiştir. Teknolojinin gelişim tarihine bir göz atarsak, her şeyin adım adım ilerlediğini ve her adımın ne kadar önemli olduğunu görürüz. Çünkü 234. adım 235. adımın ilham kaynağı, tetikleyici gücüdür. Tekerlek icat edilmeseydi, şimdiki son model otomobilleri kim hayal edebilirdi?
Anne rahminde bebeğin oluşum ve gelişim süreci, bir sperm ve yumurta hücresinin buluşmasıyla başlar. Doğumla biter. Doğumla birlikte biten anne rahmi yolculuğu, yaşam adı verilen uzun bir sürecin de başlangıcıdır. Ve yaşamın sonu ölüm, bedenin kaynağına, toprağa dönüşü, ruhun yeni serüvenlere yelken açışının başlangıcıdır. Her son bir başlangıca gebedir ve her başlangıç bir sona doğru atılan adımların ilkidir. Dünya’da insanoğlunun tekamülünün bir başlangıcı varsa, yolun sonunda insanlığı bekleyen bir Kamil İnsan, Aydınlanmış insan, Bir gerçek ve gerçek Bir, adına ne derseniz deyin işte ondan olmalı.
Dünya’mızın enerjisi varolduğundan beri güzelleşerek büyüyor. Ve annenin bebeğine süt vermesi gibi bu enerjiyi insanoğluna aktararak, nazlı bir bebek misali büyütüyor insanoğlunu Dünya anası. Bebekleri büyüdükçe, güzelleştikçe güzelleşiyor Dünya ananın enerjisi yeniden. Yaramaz çocuklarına kızarak öfke yansıtsa da depremle, savaşla, selle, sevgiden vazgeçmeyen neslinin hatırına mücadeleyi bırakmıyor.
Dünya’nın enerjisi de insanoğlunun tekamül sürecine bağlı olarak yükseliyor. Her bir bireyin bilincindeki açılımlar, toplu bilinçte artışa sebep olduğu için Dünya’nın tekamülüne hizmet ediyor. Ve dünya insanı birliğe ulaşmak için artık son dönemeçte. Uzmanların foton kuşağı dediği bir enerji alanına giriyoruz. Her şeyde olduğu gibi Dünya’nın bu enerji kuşağına girişi de yavaş yavaş gerçekleşiyor. Bu süreç birkaç yıl önce başladı ve hala devam ediyor.
21 Aralık 2012 Cuma günü saat 11:11’de Dünya’mızın enerji seviyesinin yükseleceği, Dünya insanının 5. boyuta taşınacağı artık bir sır değil. Bu taşınma evresinin öncesinde bedenlerimizin ve bilinçlerimizin yeni enerjiyi kabul etmesi için bir temizlik evresinden geçmesi gerekiyor. Biz farkında olalım yada olmayalım bu zorlayıcı adaptasyon sürecinden geçiyoruz. Farkında olursak, bedenimize ve ruhumuza ilahi sistem tarafından format atılırken ve DNA’larımıza daha üst düzey bir program yüklenirken sakinliğimizi koruyup, sükunetle bekleyebiliriz.
Eğer siz sevginin elinden tutmuş, ilahi sisteme güvenen ve farkında olmaya çalışan biriyseniz ve son zamanlarda aşağıdaki sorunları sıkça yaşıyorsanız. Endişelenmeyin! Depresyonda değilsiniz. İlahi el tarafından 5. boyuta uyarlanıyorsunuz.
1- Özellikle başınızın üzerinde, tepe çakranızın olduğu bölgede yoğunlaşan, sebebi bulunamayan baş ağrıları, aynı bölgede uyuşma ve karıncalanma hissi. Üçüncü göz çakranızın olduğu iki kaşınızın arasında karıncalanma, kaşınma (Bu belirtilerin bir sağlık probleminden kaynaklanmadığından emin olmalısınız.)
2- Halsizlik, yorgunluk ve isteksizlik. Uzun saatler uyuma isteği (Hücresel düzeyde uyarlama daha çok uyurken yapılır.)
3- Yalnızlık duygusu ve dahası yalnız kalma isteği. Kalabalık ortamlara girmek istememe. Fakat yalnız olmadığımız hissi. (Biraz karışık gelebilir bu durum. Zıt duyguları peş peşe yaşarsınız. Bu arada rehber melekleriniz yalnız olmadığınızı bilin diye size varlıklarını çeşitli yollarla hissettirirler.)
4- Vücudun enerji ihtiyacı arttığı için özellikle karbonhidrat içeren besinlere karşı isteğin artması.
5- Dengesiz duygu durumu. Ani öfke patlamaları, ağlama krizleri.
6- Kronik hastalıklarda atak yaşanması.
7- Gece yarısı ani uyanmalar. Özellikle 2:00- 4:00 saatleri arası.
8- Kalbinizde genişleme hissi, bütün bedende seyirmeler ve zaman zaman nabız atışında ve vücut sıcaklığında artış. (Bir sağlık sorunundan kaynaklanmadığından emin olmalıyız!)
Hayat akışımızda da çarpıcı zorlanmalar yaşanır. Örneğin;
1- Bütün korkularımızla yüzleşmemizi gerektirecek olaylar.
2- Geçmişte yaşadığımız ve öğrendiğimizi düşündüğümüz derslerin tekrarı niteliğinde tecrübeler.
3- İlişkilerde yaşanan sorunların artması, ayrılıkların yaşanması.
4- İlerleyememe duygusu, tıkanan ve alternatif yollar aramaya iten durumlar.
Bu zorlu süreci rahat geçirmemiz için öneriler;
1- Bu durumun geçici olduğunu, yeni bir çağa hazırladığımızı bilirsek, bu sürecin getirdiği zorlukları, bebeğini kucağına almayı bekleyen bir annenin doğum sancısını kabulu gibi sevgiyle ve heyecanla kabul edebiliriz.
2- Hafif ve basit bir beslenme tarzı seçerek, bol su içerek, spor yaparak bedenimizi rahatlatabiliriz. Yediğimiz her şeye ve yaptığımız her işe sevgimizi katabiliriz ki, bize daha çok sevgi olarak geri dönsün.
3- Her gün en az yarım saatimizi dua ve meditasyona ayırabiliriz. Dua ve meditasyon bize sadece bedenden ibaret olmadığımızı hatırlatacak mucizeler yaşamamıza, hücrelerimizin bu süreçte ihtiyacı olan ruhsal enerjiyi depolamasına imkan tanıyacağı için gereklidir.
4- Mümkün olduğunca doğada zaman geçirebiliriz. Haftada en az iki kere toprakta yalınayak yürüyüp, topraklama meditasyonu yapabiliriz ki negatif enerji yüklerimizi nötrleyelim.
En önemlisi;
Affedelim: Bu güne kadar yaşadığımız her deneyimin tekamül yolculuğumuzun önemli mihenk taşları olduğunu hatırlayıp, affedemediğimiz her şeyi ve herkesi affedelim.
Şükredelim: Sahip olduğumuz her şey için, yaşadığımız her olayın bize verdiği hediyeler için, bugünü yaşadığımız için şükredelim.
Sevelim: Dünyanın varoluş sebebinden, sevgiden vazgeçmeyelim. Sevelim. Yunus gibi yaratılanı yaratandan ötürü sevip, hoş görelim.
21 Aralık 2012 Cuma saat 11:11 ‘den sonra olacaklarla ilgili birçok öngörü var. İlk iki gün tüm enerji kaynaklarının kesileceği, iletişimin biteceği, dünyanın tam bir karanlığa gömüleceği, daha sonra 24 saatlik zayıf bir tanyeri gibi başlayan bir gündüz sürecinden sonra 6. günün sonunda yavaş yavaş enerji kaynaklarının normale döneceği söyleniyor.
Tabi bu süreç öngörüldüğü şekilde yaşanacağı gibi, 2000 yılındaki eşiği geçtiğimiz sırada olduğu gibi, görünenin ardında bir enerji yüklemesiyle de yaşanabilir. 2000 yılından sonra iletişimde, bilim, teknoloji ve tıptaki sıçramayı ve insan bilincindeki gelişmelerin kişisel gelişim ve kuantum fiziğine ilgiyi nasıl arttırdığını ve indigo çocukların bizleri ne kadar şaşırttığını düşünürsek, o zaman da yani 2000 yılına girerken de insanlığın ve Dünya’mızın önemli bir köşeyi döndüğüne kanaat getirebiliriz.
Fakat bu sefer ki köşe çok keskin olduğu için ve belki son köşe olduğu için, görünenin ardında yaşansa bile görünen aleme yansıması da keskin olacak gibi görünüyor.
Öngörüler şöyle;
1- Yüklenecek yeni enerjilerin insanların telepati, telekinezi, şifa gibi yeteneklerinde artışa sebep olacağı
1- Yüklenecek yeni enerjilerin insanların telepati, telekinezi, şifa gibi yeteneklerinde artışa sebep olacağı
2- DNA’larımızın aktive edilmemiş kısımlarının aktive edileceği (Dna’mızın biyolojimizi ifade eden kısmının dışında, çöp dna dedikleri % 96 lık kısmın işlevinin ortaya çıkacağı söyleniyor.)
3- Yeni gelen kristal çocukların tam donanımlı olarak dünyaya geleceği.
4- Tıp alanında, bilim ve teknolojide, özellikle uzay bilimlerinde büyük gelişmelerin yaşanağı.
5- Büyük felaketler, savaşlar ve hastalıkların sebep olduğu toplu ölümlerin olacağı da öngörülen olayların içinde.
6- Nefret ve korkudan beslenen negatif enerji yüklü insanların bedenleri foton kuşağının getirdiği yeni ve sevgi dolu enerjileri kaldıramayacağı için, hücresel düzeyde dünyadan gitmeyi seçecekler ve bedenleri ölüme yenilerek toprağa geri dönecek.
Kutsal kitapların işaret ettiği, mayaların zamanın sonu dediği, beklenen kıyamet buysa eğer, nefretin, kinin, korkunun kıyameti olacak. Buyursun gelsin!
Birlik’te, sevgiyle bir olmak isteyen, yaratanın parçası olduğuna iman edip, bütününü arzulayanların, enkarnasyonlar boyunca kucağında büyüdüğü Dünya anasını bırakmaya hiç niyeti yok.
Dünya ananın kucağında cennete erişenlerden olmak dileğiyle.
21 aralığı merakla bekliyorum ve korkmuyorum :)
YanıtlaSilKorku değil deee şu hani en başta belirtilen hal ve durumları gerçekten yaşıyorum ben... Ben mevsimsel depresyon diye düşünürken başka şeyler çıktı :)))
YanıtlaSilSon zamanlarda bende nedenine hala tam olarak emin olamadığım halsizlik durumunu yaşıyorum yazılanlar ilginç gelecek bir gün gelecek ...
YanıtlaSil